Kurtulmuş, İstanbul Hemşehri Dernekleri Federasyon liderleri ile Bağcılar’daki bir otelde bir ortaya geldi. İstanbul’un dünyanın en büyük metropollerinden biri olduğunu söz eden Kurtulmuş, 15 milyonu aşkın nüfustan yaklaşık 2,5 milyon kişinin kendisini İstanbullu olarak addettiğini söyledi.

Kurtulmuş, aslında İstanbul’un, Anadolu’nun bir özeti olduğunu, Türkiye’de ne varsa İstanbul’da da bulunduğunu lisana getirerek, “Napolyon’a atfederler, ‘Dünya tek bir devlet olsaydı, başşehri kuşkusuz İstanbul olurdu.’ Bu türlü bir kentin içerisinde farklı yerlerden, farklı kültürlere aidiyeti olan, farklı etnik kökenlerden, farklı coğrafik bölgelerden gelen çok geniş bir kültürel birikimin de özetini taşıyan yaklaşık 15 milyonun üzerinde bir vatandaşımız var.” diye konuştu.

Bu çerçevede herkesin bütün farklılıkları gizli kalmak kaydıyla ortak iki amacından bahseden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

“Bunlardan birisi, bu kadar büyük bir birikimi olan millete, sıradan bir halde gününü gün etmek yakışmaz. Bu milletin temel özelliği, temel gayesi tekrar güçlü büyük Türkiye’yi kurmak olmalıdır. İktisadında, siyasetinde, kültüründe, eğitiminde, sanatında her alanda, fikrinde, Türkiye’nin tekrar güçlü bir ülke olmasıdır. Nasıl geçmişte dünyaya taraf veren neredeyse bütün siyasi ve kültürel akımlara merkezlik etmiş olan bir ülke, bu ülkenin tekrar bu biçimde güçlenmesi lazım.”

Kurtulmuş, dünyanın mazlum ve mağdur milletlerine karşı sorumlulukları olduğunu belirtti.

Bu sorumluluğu tarihten gelen birikimin bir modülü olarak bugün de taşımak zorunda olduklarını lisana getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Dünyada insanlık tarihi boyunca en çok bilginin üretildiği, mesela şu anda konuşuyoruz. Şayet bir halde yayın yapsak iki dakika sonra dünyanın 10 bin, 15 bin kilometre ötesindeki en ücra köşeye kadar bu toplantıyı iletebiliyor muyuz, iletebiliyoruz. Kim ne yazdıysa, kim ne söylediyse anında bunları ‘database’ vasıtasıyla akademik metinler haline çevirebiliyoruz. Bilginin bu kadar çok üretildiği, insanların eşyaya bu kadar çok sahip olduğu, aklına gelebilecek her türlü eseri ürettiği dünyanın tahminen de en gelişmiş periyotlarından birisindeyiz. Kuşkusuz bu türlü fakat maalesef bu türlü olmakla birlikte insanların en çok huzursuz olduğu, mutsuz olduğu, haksızlığın ortada olduğu, en çok adaletsizliğin ortada olduğu, en çok harplerin, darpların ortada olduğu, dünyanın maalesef her alanda büyük bir adaletsizlik içerisinde kıvrandığı bir devri yaşıyoruz.”

Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 0,7’sinin, dünyadaki toplam zenginliğin yüzde 70’ine sahip olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, dünyanın yüzde 70’inin ise bu zenginliklerin yalnızca yüzde 3’üne sahip olduğuna değindi.

Hiçbir devirde insanlığın böylesine büyük bir dengesizliği yaşamadığını aktaran Kurtulmuş, “Bu kadar savaşlar, terör örgütleri, iç çabalar, işgaller vesaire hepsi… Dünyanın mesela çocuk savaşçılardan göçmen problemine kadar birçok temel sorunun ana nedenlerinden birisi olmuştur. Hasebiyle bunları değiştirecek yeni bir görüşe, temelinde hakkaniyet, insanlık, insaf ve vicdan olan yeni bir medeniyet bakışına gereksinimimiz var. İşte bu da Türkiye’nin insanları olarak, aziz milletimizin birer ferdi olarak bize düşüyor. Yeni, adil ve hakkaniyetli bir dünyanın kurulabilmesi için çaba etmek de bizim ikinci büyük amacımızdır. Bu da insanlığa karşı sorumluluğumuzdur, kozmik ölçekte sorumluluğumuzdur.” tabirlerini kullandı.

Devletin fanusun içinde değil, vatandaşın içinde olduğunu belirten Kurtulmuş, “Bu manada devlet millet kaynaşması olağanüstü değerli bir kazanımımızdır. Bu periyottaki üçüncü büyük kazanımımız ise vesayetlerin çöp tenekesine atılması, vesayetler devrinin son bulmasıdır.” dedi.

“Başbakanını asan, başbakanlarını hükümetlerden eden, seçilmiş ulusal iradeyi yok etmeye çalışan o darbe periyotlarının, o hain pusuların Türkiye’ye ne kadar büyük bir maliyeti olduğunu hepimiz biliyoruz.” diyen Kurtulmuş, 27 Nisan e-muhtırasıyla Türkiye’nin tekrar bir vesayet periyoduna sokulmak istendiğini ama Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını söyledi.

Hükümetin, bildiriye karşı açıklama yapacağını söyledikten sonra periyodun Genelkurmay Lideri’nin çabucak telefonlara döndüğünü ve yanlış anlaşıldığını söylediğini aktaran Kurtulmuş, şöyle devam etti:

“Açıklama yapıldı ve 27 Nisan o denli susturuldu. Tıpkı halde 15 Temmuz’da bu millet canları kıymetine vesayetçi bir periyoda geçmenin yolunu açmadı. Vesayetçilere müsaade vermedi. Bu üçüncüsünü de bu periyodun en kıymetli çıkarlarından birisi olarak görüyorum. Bunları partiler üstü olarak söylüyorum. Vesayet, hangi partiye karşı yapılırsa yapılsın bir insanlık hatasıdır. Darbe, kime karşı yapılırsa yapılsın bir insanlık kabahatidir. Biz bu memlekette, beşeri manada milletin kelamından öbür hiçbir gücü bir kelam sahibi olarak görmeyiz. Herkesin bir tane oyu var. Sonuçta milletin mahşeri vicdanı var. Millet sandığa sarfiyat, oyunu kullanır. Kimi iş başına getirecekse onu iktidara getirir ve ondan sonra da iktidara getirdiklerini dışarıdan denetlemeye devam eder. Münasebetiyle