İhsan Dindar – milliyet.com.tr / [email protected]

Bu pandemi nedeniyle siz Varşova’daki evinizden ben de İstanbul’daki evimden bağlanıp röportajı gerçekleştiriyoruz. Bizi bu şartlara iten pandemi ile başlamak istiyorum. Günleriniz nasıl geçiyor?

Başlangıçta, yani geçtiğimiz bahar aylarında çok sert ve güçlü şartlarda bir karantina sürecindeydik. Geçtiğimiz yaz, açık hava tertiplerin toplumsal arayla gerçekleştirilebildiği bir süreci yaşadık. Artık tekrar tüm mağazalar, kafeler, restoranlar kapalı lakin en azından dışarıya çıkıp yürüyebiliyoruz. Bir yandan da kışın en güç günlerini yaşıyoruz. Düşünülenin bilakis birkaç yıldır kayda bedel bir kar yağışı olmamıştı. Artık bu kadar ağır kar yağışı insanlarda bir memnunluk yarattı. Benim açımdan bakıldığında ise şanslı olduğumu belirtebilirim. Hayatımda çok da büyük bir değişiklik yaşanmadı. Evet, geçtiğimiz yıl albümüm yayımlandığında bir turneye çıkıp oldukça seyahat etmiştim. Lakin genel manada baktığınızda günlerim konutta oturup müzik çalışarak geçer.

Sanırım bu durum pek çok müzisyen için de geçerli. Pek çok kere buna benzeri cevaplar aldım…

Her nasılsa bu süreçte daha da ağır olduğumu hissediyorum hatta. Turne vakitlerimde beste yapmaya, çalışmaya vakit ayıramıyordum. Bu yüzden içinde bulunduğumuz şu süreci daha fazla üreterek geçirmem gerektiğini hissediyorum.

Geçtiğimi yıl müzikseverlerle buluşturduğunuz Home albümünüze değinmek istiyorum. Albümde yer alan bestelere pandemi süreci ve o ruh hali tesir etti mi?

Hayır, zira besteler daha pandemi başlamadan evvel tamamlanmıştı bile. Müzikseverlerle buluşması biraz uzun sürmüştü. 2020’de yayımlanmış olsa da üretimi çok daha öncesine dayanıyor. Lakin albümün ismiyle yaşadığımız bu karantina sürecinin bu derece ilintili olabileceğini kestirim edemezdim. Değişik bir tesadüf oldu.

Konuşmamızın başında konutta geçen bugünlerde ortaya çıkan yeni bestelerden bahsettiniz. Pekala bu bestelerde nasıl bir ruh halinin yansıması var? Pandeminin tesirini hissedebiliyor muyuz?

Arkadaşım Dobrawa Czocher ile beş yıl sonra yine bir albüm kaydediyoruz. Bu, bizim birlikte kaydettiğimiz ikinci albüm. Karantina sayesinde tekrar bir ortaya gelip çalışabilecek vaktimiz oldu. Kaydettiğimiz bu albümün umut dolu olduğunu söyleyebilirim. Evet, birazcık karanlık bir tarafı de var. Biraz da felsefi. Önümüzdeki bahar aylarında tamamlayacağız. Bahar da canlanmayı, umudu simgeler. Albüm de o denli olacak.

Konuşmamız öncesi, hakkınızdaki yorumlara baktım. Özellikle bir yorum dikkatimi çekti. Home albümünüz için “karamsar lakin bir o kadar da iyimser” denmiş.

Bu kişi hakikat bir yorumda bulunmuş. Hayata dair yaklaşımım da biraz bu türlü. Her şey hayata dahil. Hayatı olduğu üzere seviyorum. Hayata dair her şeyle ilgileniyorum. Yalnızca memnunluk ve hoşluklar değil; dayanışma hali yahut acılar üzerine de… Beşerlerle temas kurmayı seviyorum. Bu yalnızca kalabalıklar değil tıpkı vakitte bireyler için de geçerli.

Minimal müziğe baktığımızda farklı ekol ya da usullerin olduğunu söyleyebiliriz. Biri İtalyan başkası ise daha kuzeyli. İçinde İskandinav, İzlandalı, Alman ve sizin üzere Polonyalılar bulunuyor. Bulunduğunuz coğrafya ve iklim bestelerinizin yaratım sürecini etkiliyor mu?

Muhakkak evet. Bunu reddetmek mümkün değil. Bu soğuk havayla müziğim ortasında elbette bir bağ var. İskandinav müziğine baktığınızda yalnızca minimal müzik için değil İskandinav cazı için de bunu söylemek mümkün. Bu cins beni çok etkilemiş ve bana ilham olmuştur. Baktığınızda bu coğrafyada 20. yüzyılın öncesinde yaşamış ünlü bestekar sayısı az. Münasebetiyle 20. yüzyıl sonrasında yeni bir lisan anlayışı kelam konusu. Buna bir tarafıyla çağdaş müzik, tarafıyla de minimal müzik diyebiliriz. İskandinav müzisyenler bu biçime pek çok yenilik kattı. Bizlere müzikte yeni bir yol gösterdiler. Bence hava durumunun yanı sıra deniz ve ufuk çizgisi de müziğimizi etkiliyor.

Bu soğuk iklimin önemli müzisyenlerinden biri olan Olafur Arnalds ile ortak çalışmalarınız olmuştu. Gelecekte de emsal çalışmalar görebilir miyiz?

Umarım olur. Her an her şey olabilir. Yakında farklı isimlerle daha elektronik birtakım çalışmalarımız da olabilir. Bakalım vakit bizlere daha neler gösterecek.

İki yıl önce İstanbul’da sahne almıştınız. Artık de Güçlü PSM Online kapsamında bir çevrimiçi performans sergileyeceksiniz. Çevrimiçi performans sizin için nasıl bir tecrübe?

İnsanların karşısında çalmak elbette büsbütün farklı bir tecrübe. Tanımlamak biraz güç ancak tıpkı vakitte daha gerilimli. Lakin çevrimiçi performansta kamera ve mikron dışında bir şey yok. Bu yüzden üzerinizde rastgele bir baskı hissetmiyorsunuz. Lakin elbette seyircili konserde de bir his transferi kelam konusu.

Pekala Güçlü PSM Online kapsamındaki bu performansın içeriği nasıl olacak?

Kümemle yaptığım bir kayıt olacak. Bu yüzden benzerini daha evvel pek yaptığım bir şey değil. Polonya’nın en iyi salonlarından birinde kayıt gerçekleştiriyoruz. Orada çalmamıza müsaade edildiği için de çok memnunum.

Son olarak performans öncesi iletmek istediğiniz bir ileti var mı?

En yakın vakitte İstanbul’da olmak, müzikseverlerle buluşmak istiyorum.

Fotoğraflar: Marta Kacprzak