Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, CNN Türk’te yayımlanan “Tarafsız Bölge” programında Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtladı.

Kalın, 30 Temmuz’da Twitter hesabından yaptığı, “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır çağdaşlaşma ismi altında oburlarının kıssaları anlatıldı. Artık kendi öykümüzü yazma vaktidir.” paylaşımına ait soru üzerine, bu paylaşımı 30 Temmuz’da yapmasının özel bir mana taşımadığını lisana getirdi.

Türkiye’nin çağdaşlaşma tarihinin, iniş çıkışlarıyla tekrar eleştirel bir gözle ele alınması gerektiğini belirten Kalın, bu tweeti üzerine “İbrahim Kalın bizi orta çağa davet ediyor, orta çağ karanlığına çağırıyor” üzere yorumlar yapıldığını ve bunları ciddiye almadığını söz etti.

Tarihin hakikat bir formda yine okuyup, yorumlayıp bugüne getirilip, geleceğe taşınması gerektiğini belirten Kalın, bu hususta perspektifin gerçek konulması gerektiğine de işaret etti.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dünya sistemine bir ayna tuttuğunu belirterek, “Diyor ki ‘bak senin suretin bu, burada adaletsizlik var, haksızlık var, eşitsizlik var, emperyalizm var, bir sürü şey var. Aynadaki suretini beğenmeyenler kendilerini düzeltmek yerine aynayı tutanı taşlıyorlar.” sözlerini kullandı.

“AK Parti ve MHP’nin de içinde olduğu Cumhur ittifakına yakın durması çok normal”

DÜZGÜN Parti’nin Cumhur İttifakı’nın içinde yer almasına yönelik DÜZGÜN Parti Genel Lideri Meral Akşener’e bir davet olup olmadığına ait soru üzerine Kalın, “İYİ Parti’nin dayandığı sosyolojiye bakarsanız, AK Parti ve MHP sosyolojisiyle çok iç içedir. Bunu kendileri de zati söylüyorlar. Artık bu sosyolojiyi dikkate aldığınızda siyasi konumunuz da şayet buna nazaran şekillenecekse ki herhalde bir partinin sonuncu gayesi da budur. Yani dayandığı sosyolojinin siyasal taleplerini iktidara taşımak veya muhalefet olarak bunları lisana getirmek olmalı. Burada daha AK Parti ve MHP’nin de içinde olduğu Cumhur ittifakına yakın durması pek olağan.” diye konuştu.

Siyasi ayrışmaların taban harici üst yapılarda yaşanan tartışmalar sonucunda meydana geldiğini söz eden Kalın, şöyle konuştu:

“AK Parti’nin 18 yıllık iktidarında aslında klasik birçok konum da yer değiştirdi. CHP, MHP birçok mevzuda durum değiştirdi. Bununla şunu kast ediyorum; çok başkaymış, kutupmuş, karşıymış, karşıymış üzere görünen şeylerin o siyasi çaba içinde o kadar da olmadığı, kimi şeylerin tahminen gerçek anlaşılmadığı üzere bir dönüşüm yaşandı. Son Ayasofya sorununda CHP’liler hutbedeki kimi tabirlerden ötürü reaksiyon verdiler ancak mesela Ayasofya da CHP’liler için bir sıkıntı olmaktan çıktı. Bu çok kıymetli bir dönüşüm bence. Bugün CHP, en azından üst idaresi diyor ki ‘bizim için başörtüsü artık bir sorun değil geçmişte farklı uygulamalarımız oldu, yanlışlarımız oldu lakin bizim bizim için artık başörtüsü bir sıkıntı değildir.’ demesi değerli bir siyasi sosyolojik dönüşüm bu. Öbür alanlarda da öteki cins dönüşümler oldu. Artık YETERLI Parti’nin başka bir siyasi hareket, parti olarak, ortaya çıkması onun AK Parti ve MHP’li olan sosyolojik türdeşliğinin, taban yakınlığının gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Artık Cumhur ittifakı şu anda AK Parti ve MHP olarak hayli güçlü. Türk siyasetinin yarıdan biraz fazlasını temsil ediyor. Son işte 3-4 seçim lokal ve ulusal seçim, Cumhurbaşkanı seçimi, parlamento seçimi ve lokal seçimlerde de çok önemli muvaffakiyetler elde etti. Çok dominant bir ittifak olarak da şu anda devam ediyor. Bu aslında Türkiye’deki siyasi istikrar açısından da bir talih.”

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bundan sonra kabaca, “iki farklı ittifakın yönlendirdiği bir siyasal alan” olarak devam edeceğini belirterek, “Birinde daha sağ muhafazakar kesiti, şu anda dışarı da kalan aktörler olarak Saadet ve YETERLI Parti olarak görülüyor. Öbür tarafta da yani daha klasik olarak sol dediğimiz CHP ve HDP.” dedi.

HDP’nin PKK ile yakınlığından CHP’nin de rahatsız olduğunu belirten Kalın, “İYİ Parti haydi haydi bundan rahatsız, zira kendi tabanı da bunu bunu kabullenmiyor. Yani PKK’ya ‘PKK’, örgüte ‘terör örgütü’ diyemeyen bir siyasal hareketle nasıl bir ortada olabilirim’ sorusunun karşılığını onlar da veremiyorlar. Hasebiyle burada AK Parti ve MHP’nin bu türlü bir davet yapması çok olağan. Yani siyasal rasyonalite açısında da sosyolojik temel açısından da.” diye konuştu.

“Bu davetin yapılması seçim erkene mi alınacak? Seçime yönelik bir hareket mi?” biçimindeki soruya ise Kalın, “Seçime yönelik bir hareket olma ihtimali sıfır şu anda. Zira ne AK Parti’nin MHP’nin ne Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Devlet Bahçeli’nin ‘seçimi erken alalım, erken seçim yapalım’ üzere bir kanısı asla yok, tekraren tabir ettiler.” cevabını verdi.

“3 sene sonra yapılacak seçimle ilgili birtakım kuşkular mı var?” sorusu üzerine ise Kalın, şu sözleri kullandı:

“Tam bilakis bence seçimle ilgili olmadığı için bu kadar erken başladı bu tartışma. Bana sorarsanız baştan beri UYGUN Parti’nin bu sosyolojiden kopuk öbür bir siyasal blok içinde yer alması, siyasetin ve sosyolojinin biraz tabiatına muhalif bir şeydi. Devlet Bey’in ‘eve dön’ daveti aslında ‘sen kendi doğal mecranın da ak. Gel yani sen yeniden DÜZGÜN Parti olarak tamam ancak hani senin doğal mecran burası, bu sınır üzerinden yani Cumhur İttifakı senin de ilişkin olduğun doğal siyasal blok burası’ demiş oldu. Cumhurbaşkanımız bundan yalnızca memnuniyet duyar. Söyledi de aslında ve doğal olarak bir siyasi önder kendi ittifakını da genişletmek, büyütmek ister bir kriz olduğu kuşkusu olduğu için değil, güçlendirmek ister, bundan daha doğal bir şey olamaz. Cumhur İttifakı’nın performansı ortada ve son seçimlerde Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde gördük.”

Davete DÜZGÜN Parti sözcüsünden, “Teşekkür ederiz, bu problemler bu türlü konuşulmaz. Biz Cumhur ittifakı içinde yer almayız.” formunda bir açıklama geldiğinin anımsatılarak, “İyi Parti kapıyı kapatmış mı görünüyor yoksa müzakereye açık mı görünüyor?” sorusunu ise Kalın, şöyle yanıtladı:

“Bunun bir sosyolojik siyasal taban boyutu var. Alışılmış ki artık UYGUN Parti’li yöneticiler de ‘Tamam haydi biz buraya gidiyoruz’ deyip, çabucak gidemeyebilirler. Yani bunu istişarelerini yapacaklar, konuşacaklar, kendi tabanlarına soracaklar yani bu çok olağan. Zira o beşerler ÂLÂ Partililere, YETERLI Parti oldukları için oy verdiler. Çok anlaşılır bir şey bu. Bir geçiş olacaksa, olacağı vakit da olağan ki bunlar oturulur, konuşulur lakin ben mesela Devlet Bey’in davetinden ve Cumhurbaşkanımızın ona verdiği dayanaktan, destekleyici açıklamalarından ‘Gelin bir pazarlık yapalım bildirisini almıyorum. Bu pekala bu doğal blok içerisinde, doğal mecranız burası, doğal yeriniz burası buraya aitsiniz aslında tabanınızla siyasal söylemeniz ile durumunuzla diyen ve tahminen şu ana kadar ÂLÂ Parti’nin AK Parti’ye ve MHP’ye yönelik o çok sert tenkitleri, ‘ya bir daha bir gözden geçirin, bir büyük fotoğrafa baktığınızda yani o kadar da farklı mıyız?’ sorusunu sorduran bir davet olarak ben algıladım fakat dediğim üzere en azından ben Cumhurbaşkanımız ismine şunu söyleyebilirim, yani çabucak ‘işte yapalım, oturalım, bunlar gelsin’ bu türlü bir şey yok.”

“Pazarlık masasına oturalım” halinde bir fikrin olup olmadığına ait soruya da Kalın, “Böyle bir şey kelam konusu değil. Ancak dediğim üzere doğal mecrası burasıdır, yani ‘sizi de ortamızda görmekten memnuniyet duyarız’ bu manadadır diyen centilmence bir davet olarak görüyorum ben bunu.” dedi.

“Güçlü variyet ortaya koyamadılar”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ı siyasi bir aktör olarak görüp görmediklerine ait soru üzerine de “Şu ana kadar o denli bir güçlü variyet ortaya koyamadılar. Ben anketlere de bakıyorum, oralardaki yansımalarına da bakıyorum siyasi telaffuz olarak da yani elbette iki siyasi parti son analizde bunlar. Türkiye’de yani bütün siyasal partiler üzere onlar da siyaset yapma hakkına sahip lakin tesiri ne kadar olur, tabanda ne kadar karşılık bulur dolayısı ile siyasette ne kadar yükü olur, şimdi daha çok erken.” değerlendirmesini yaptı.

“Bizim gündemimizde de olan bir bahis değil”

Muharrem İnce’nin Cumhuriyet Halk Partisi’nden kopup başka bir parti kuracağı ya da şimdiden Cumhurbaşkanlığı seçiminde cumhurbaşkanı adayı olarak kendisini tebaruz ettirmek için bir uğraş içine gireceğinin işaretlerini verdiğinin hatırlatılması üzerine Kalın, şunları kaydetti:

“Muharrem Bey’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde çizdiği öbür bir siyasal parti kimliği, tasavvuru vardı, ben o denli okudum en azından. Yani Cumhurbaşkanlığı adaylığı devrinde daha kucaklayıcı, olağan CHP tabanının dışında kitlelere hitap eden bir tavır ve telaffuz içerisinde olması, bunu mevcut yapı içerisinde gerçekleştirmeyeceği sonucuna vardığı vakit herhalde bu türlü bir yola başvurur diye düşünüyorum. Ben şu anda Muharrem Beyefendi kesin olarak ‘ben kuruyorum’ diye de bir açıklama yapmadı şimdi konuşuluyor bunlar.” dedi.

İnce’nin “Ben yüzde 30,6 oy aldım, artık bunu yüzde 51’e çıkartmak için bir hareket başlatıyorum” kelamlarının hatılatılması üzerine Kalın, “Bu kıymetli bir siyasi tezdir yani Muharrem Beyefendi de hakikaten CHP’nin oyunun çok üstünde bir oy aldı ve dedi ki ‘ben bunun üzerine daha fazla da koyabilirim’ Lakin olağan bunu derken CHP tabanını kaybetmeden yani 30 küsurun içinde CHP tabanı da büyük ölçüde, onu kaybetmeden nasıl bir siyasi alan’ kendisine bulur, inşa eder, oradan nasıl yürür onu bilemem. Bu olağan kendisinin karar vereceği bir bahis.” diye konuştu.

“CHP’nin içinde yeni bir sese yeni bir soluğa gereksinim var” tartışmasının periyot devir ortaya çıktığına işaret eden Kalın, “Bunu son büyük ve güçlü bir formda seslendiren aktörlerden birisi de Sayın Muharrem İnce oldu. Ben yarın öbür gün bu türlü bir siyasi yapılanmanın içine girer, yeni bir parti kurarsa şaşırmam.” tabirlerini kullandı.

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bu mevzuyu konuştuklarını belirterek, şunları kaydetti:

“Cumhurbaşkanımız, ‘iyi olur, biraz CHP’nin içi karışır’ falan modunda değil. Yani o denli bir gündemi yok, kendisi de söyledi aslında. Bu türlü bir siyasi parti kurma hakkı vardır lakin son analizde hani CHP siyaseti içinden gelen bir siyasetçi, oranın dinamiklerin en iyi kendisi bilir Neyi ne kadar yapabilir, hudutları nereye kadar zorlayabilir onu en iyi kendisi bilir. CHP içinde kalarak mı zihnindeki tasavvuru hayata geçirebilir, diğer bir siyasal parti kurarak mı, CHP’den kaç kişi alır, konuşuluyor ya bunlar daima onları ben bilemem yani o bizim gündemimizde de olan bir mevzu değil ancak Muharrem Bey’in cumhurbaşkanlığı adaylığı devrinde CHP’nin klasik sonlarını aşan bir profil çizme uğraşı oldu, başarılı da oldu bir nebze. Zannediyorum bunun üzerine bir şeyler bina etmek istiyor, kendisi.”

“O Ayasofya heyecanımızı ve sevincimizi gölgeleyen bir ayrıntı olarak kaldı”

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin açılışında hutbede Atatürk’ün lanetlenmesi tartışmasına ait soru üzerine o denli bir kasıt ve niyetin asla kelam konusu olmadığını belirtti. Kalın, “Cumhuriyetin banisi olan Mustafa Kemal Atatürk, bırakın Ayasofya’da rastgele bir yerde lanetlenmesini bizim ne onaylamamız ne buna müsaade etmemiz kelam konusu bile olamaz hiçbir vakit.” dedi.

Vakfiye’de yer alan kelamları hatırlatan Kalın, “O sözün o denli anlaşılması bizi üzdü, Ali hocayı da çok üzdü. O Ayasofya heyecanımızı ve sevincimizi gölgeleyen bir ayrıntı olarak kaldı maalesef yani keşke olmasaydı o tartışma. Anlıyorum hassasiyeti lakin o denli bir niyetin kastın olmadığını da yani CHP’li arkadaşların bilmesi gerekir.” biçiminde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı ile Fatih Üniversitesi bünyesinde Ayasofya Araştırmaları Merkezi kurulduğunu belirten Kalın, ortada bütün Ayasofya evrakı ve arşivinin toplanacağını, vakfiyenin bir replikasının da orada yer alacağını anlattı.

“Türkiye’yi orada Doğu Akdeniz’e hapsedecek hiçbir teşebbüse onay vermemiz kelam konusu değil”

İbrahim Kalın, Doğu Akdeniz’de Mısır ve Yunanistan ortasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sonlandırılması Mutabakatına ait görüşlerinin sorulması üzerine, Türkiye’nin yaklaşık 2,5 aydır Yunanistan ile bir müzakere yürüttüğünü hatırlattı.

Bu süreci anlatan Kalın, “Adres olarak tarafsız bölge Berlin’e gittik Orada görüştük bu mevzuyu. Biz tam anlaşmış idik, mutabık kaldık. Hatta Dışişleri Bakanlıklarımız bu hususta ortak açıklama yapmak için metin üzerinde dahi mutabık kaldı. Bizim açıklamamızdan bir gün evvel Yunanistan Mısır ile bu türlü bir muahede yaptığını açıkladı.” dedi.

Bu bahiste Yunanlı mevkidaşıyla görüştüğünü belirten Kalın, şöyle devam etti:

“Birgün evvel Mısırla yapılan muahede duyuru edildiği an Cumhurbaşkanımızdan talimatı net bir biçimde aldık. ‘Görüşmeleri durduruyorsunuz Almanlara da Yunanlılara da bildirin, biz bu müzakereleri başlatamıyoruz. Yunanistan’la Mısır’ın yaptığı mutabakatta bizim için yok kararındadır.’ Zira bu yeniden Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de dışarıda bırakmaya ve bizi Antalya Körfezi’ne mahkum etmeye dönük bir atak. Bizim bunu kabul etmemiz kelam konusu bile değil. Doğu Akdeniz konusunda bizim iki temel bahsimiz var, birisi bizim kendi deniz yetki alanlarımız, ikincisi de Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatleri. Bunları biz bir bütün olarak görüyoruz farklı üzere görünse de bunlar son analizde Doğu Akdeniz’in bir modülüdür ve Türkiye’yi orada Doğu Akdeniz’e hapsedecek hiçbir teşebbüse onay vermemiz kelam konusu değil. Bütün bunlara karşın biz bu sorunların yolu ile diyalog yoluyla çözülmesinden yanayız ancak burada bu muahedeyi bozan ve inancı sarsan Yunanistan tarafıdır ve Yunanistan’ın şu ana kadar Avrupa Birliği’ni ardına alarak Türkiye aykırısı yaptığı lobi faaliyetlerinin gerçek yüzünü Avrupalılar zannediyorum artık daha net bir formda görmüşlerdir.”